Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’ndan İliç raporu: Burada işçi güvenliği yok

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’ndan İliç raporu: Burada işçi güvenliği yok
Erzincan İliç’te meydana gelen maden faciasında ilk andan itibaren bölgede olan Bağımsız Maden İşçileri Sendikası, ‘Öncesi ve Sonrası ile 13 Şubat’ raporunu yayınladı. Raporda hak ihlallerinden göz göre göre yapılan ihmallere kadar, yerinde gözlemlenmiş birçok önemli detay yer alıyor

Erzincan İliç’teki Çöpler altın madeninde siyanürlü yığın liçi kayması sonucu gerçekleşen faciayı ilk gününden beri yerinde gözlemleyen Bağımsız Maden İşçileri Sendikası (Bağımsız Maden-İş), “Öncesi ve Sonrası ile 13 Şubat” başlıklı raporunu yayınladı.

13 Şubat olayı öncesi ve sonrasında yaşananlar, işçi güvenliği önlemlerinin yetersizliği, çevre ve sağlık üzerindeki olumsuz etkiler, ücretlerin düşük tutulması ve işçi sağlığına dair önlemlerin yetersizliğinin eleştirildiği rapor, Anagold ve ilgili taşeron firmaların, işçi ve çevre haklarını ihlal ettiğine dair somut örnekler ve iddialar sunuyor.

‘İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi eksiklikler mevcut’

Raporda belirtilen bilgilere göre, Avrupa ve ABD‘deki madencilik faaliyetleri ile Türkiye‘dekiler arasında önemli farklar bulunuyor. Türkiye’de madencilik sektöründe çalışan işçiler, güvensiz ve güvencesiz koşullar altında, düşük ücretlerle ve yoğun baskı altında çalıştırılıyor. Aynı zamanda, çevreye verilen zararlar konusunda ABD ve Avrupa’da alınan sıkı önlemlerin Türkiye’de yeterince uygulanmadığı gözlemleniyor.

13 Şubat sonrası Çalık Holding‘in “Biz sadece finansal ortağız” açıklaması, şirketin işçi ve çevre haklarına yönelik sorumluluklarından kaçındığını ima ediyor. Bu durum, madencilik faaliyetlerinin sadece küçük bir azınlığın servet biriktirmesi için yapıldığı ve bunun işçi sömürüsü ile doğanın metalaştırılmasına dayandığı eleştirisini güçlendiriyor.

 

‘Siyanür kullanımı güvenli sınırları aşmıştı’

Bağımsız Maden-İş’in İliç’te yaptığı incelemeler sonucunda hazırladığı rapora göre, Anagold bünyesindeki üretim sürecinde 40’tan fazla kimyasalın kullanımı ve aşırı üretim baskısı, iş kazaları ve çevresel felaketlerin ana nedenlerinden biri.

Raporda 2018-2019 döneminden itibaren artan üretim hedeflerinin, işçilerin sağlıklı çalışma koşullarını imkansız kılacak şekilde belirlediğini, bu nedenle de siyanür kullanımının güvenli sınırları aştığı belirtiliyor. Ayrıca, yığma alanlarının yapılandırılmasında güvenlik standartlarının ihlali, liç alanının aşırı genişletilmesi ve maliyetleri düşürme adına alınan riskler, 13 Şubat felaketine yol açan faktörler arasında gösteriliyor.

Kayan toprak, Anagold’un faaliyete geçtiği 2009-2010 yıllarından itibaren yaptığı ayrıştırma sonucunda kalan toprağın tamamıdır. Normal şartlar altında, en geç 2018-2019 döneminde başka bir yığma alanı açılmış ve sonraki üretimden kalan siyanürlü toprağın oraya yığılmış olması gerekmektedir. Ancak yine maliyeti azaltma politikası sebebiyle bu yapılmamış, liç yığma alanı üste doğru genişletilmiştir.

Dünyanın en ucuz altın madeni olma hedefiyle…

Bağımsız Maden-İş’in İliç’te yaptığı incelemeler sonucunda yayınladığı raporda, işçilerin çalışma koşulları ile ilgili de çarpıcı bilgiler yer alıyor.

Bağımsız Maden İş

İşçi ücretlerinin, madenin faaliyete geçtiği 2009-2010 yıllarından beri kademeli olarak düşürüldüğü ifade ediliyor. İşletmenin CEO’su Edward Dowling’in deyimiyle “Dünyanın en ucuz, düşük maliyetli altın madeni” olma hedefinin, çalışmanın her düzeyine yansıtıldığı anlatılırken, aynı işi yapan işçiler arasında ücret farklılıkları meydana getirildiği açıklanıyor.

19 bin ila 20 bin TL ücret düzeyinde çalışan işçiler tespit edilmiş olup, görece daha iyi görünen ücretlerde ise esas kazanç değil yan haklarla (prim, ikramiye vb.) elde edilen gelir etkili olmuştur. Bu işçiler açısından ücret konusunda güvencesizlik yaratmıştır. Şirket yetkilileri ise 13 Şubat sonrası süreç dahil olmak üzere, yan haklarla şişirilmiş gerçek olmayan ücret bilgilerini kamuoyu ve yetkililerle paylaşarak gerçek ücretleri gizlemiştir.

Bağımsız Maden İş: ‘Faciadan sonra işçiler mesaiye çağrıldı’

Raporda yer alan bilgilere göre Anagold’un işlettiği Çöpler altın madeninde işçiler, yalnızca ücret bakımından değil, mesai koşulları nedeniyle de zorlu koşullar altında çalışıyor.

Madendeki facianın gerçekleşmesinden beş gün sonra, 17 Şubat 2024’te taşeron Çiftay işçilerinin siyanürlüğü toprağı kaldırıp taşımak üzere işbaşı yapmaya çağrıldığı ifade ediliyor. Normalde dinamit patlatma sonrası elde edilen cevherli toprak ve taşları ayrım yapılacak alana taşımakla görevli bu işçilerin, hiçbir kimyasalla doğrudan temasları olmadığı belirtiliyor.

Raporun aktardığına göre, işçilerin önemli bir kısmı eğitim ve donanımı olmayan bu işi yapmaya zorlandıklarında itiraz etti ve işi yapmaktan kaçındı ancak, Çiftay yönetiminin buna karşı işçileri kendi iradeleriyle çalıştıklarına dair bir kağıt imzalayarak işbaşı yapmakla 3 ay ücretsiz izne çıkmak arasında bir seçime zorladığı da açıklanıyor.

Göçük altında kalan işçilerin isimleri ve görevleri açıklandı

Göçük altında kalan işçilerden;

  • Abdurrahman Şahin ve Hüseyin Kara taşeron Kar-Sa Şirketi’nde borulama ekibinde,
  • Şaban Yılmaz taşeron Asil Çöpler Şirketi’nde kepçe operatörü,
  • Fahrettin Keklik ana firma Anagold Madencilik’te idari işler personeli,
  • Ramazan Çimen ve Kenan Öz ana firma Anagold Madencilik’te kırıcı süpervizörü,
  • Adnan Keklik ana firma Anagold Madencilik’te ADR kıdemli süpervizörü,
  • Uğur Yıldız taşeron Çiftay Şirketi’nde kamyon şoförü,
  • Mehmet Kazar taşeron Asil Keklik Şirketi’nde operatör olarak çalışıyordu.

Rapora göre bu tablo, hem taşeronlaşmanın sonuçlarını hem de maden sahası ve çevresinde çalışan bütün işçilerin taşeron ya da ana firma fark etmeksizin risk altında çalıştığını gösteriyor.

Bakanlık denetimlerini de içeren bütün süreçler boyunca Anagold’un etrafındaki siyasi-idari-ekonomik ilişki ağı da tespit edilmiştir. Sömürge madenciliği tanımı, Anagold ve Türkiye’nin dört bir yanında yapılan madencilik pratiğinin politik, hukuki, ekonomik örüntülerini izah etmekte yetersiz kalmaktadır. Tekel eleştirisiyle, kaba bir anti emperyalizm vurgusuyla; gerçek ilişki zeminlerini açığa çıkarmanın önüne somut engeller çıkarılmaktadır. Emperyalizmin içsel bir olgu olduğu tanımlaması; bu açıdan anahtar, yol açıcı bir zemini hepimize sunmaktadır. Hiçbir tekel, ulusal devletle, siyasi iktidarla, muhalefet zeminleri ile, yerel siyasal-kültürel şebekelerle mali çıkar örtüşmeleri kurmadan; bölüşüme dair taşeronlara ve hatta bazı çalışanlara kadar uzanan bir iş bölümü yapmadan kendi başına faaliyet yürütemez, hareket alanı bulamaz. Sadece tekele ya da sadece siyasi iktidara vuran eleştiriler bu yüzden gerçekliği kavramak açısından yetersizdir. 13 Şubat ile ilgili yayınlayacağımız ayrıntılı değerlendirmelerde ve bu konuya odaklanan raporlarda bu husus bütün ayrıntılarıyla ele alınacak ve açıklanacaktır

Kaynak Yeşil Gazetefacebook sharing button

twitter sharing button

whatsapp sharing button

linkedin sharing button

messenger sharing button

email sharing button

snapchat sharing button

  •  

  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN
Kimse Halkın İradesine İpotek KoyamazÖnceki Haber

Kimse Halkın İradesine İpotek Koyamaz

Manisa İzmir'de 7 Adrese Eş Zamanlı OperasyonSonraki Haber

Manisa İzmir'de 7 Adrese Eş Zamanlı Oper...

Yorum Yazın

Başka haber bulunmuyor!

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar